Türkiye Futbol Federasyonu’nun TamSaha Dergisi’nin bu ay çıkan sayısında milli futbolcu İlayda Civelek’in de röportajı yer aldı. İlayda Civelek, kariyerine dair dikkat çeken ifadeler kullandı.
Amasya’da 6 Haziran 1998’de doğuyorsun ama aslen Elazığlısın. Seni ve aileni tanıyabilir miyiz?
Babam Mustafa, annem Pembe, bir de abim var Fatih… Babam emekli polis, annem ise ev hanımı. Babamın polis olduğu dönemde çalıştığı Amasya’da doğdum. Babam eskiden futbol da oynamış. Bu yüzden annem dâhil biz futbol fanatiği bir aileyiz. Annem de abim de futbolu çok sever. Babam küçüklüğümden beri hep maç izlemeye ve halı sahada futbol oynamaya giderdi. Beni de adım atmaya başladığım ilk günden beri maçlara götürürdü. Onunu omuzlarında maç izlerdim. Futbol oynamayı da babamdan öğrendim.
Ailende senden başka sporcu var mı?
Abim de amatör olarak futbol oynadı. Ama ailemden profesyonel anlamda sporcu çıkmadı. Bizde, “Derslerini iyi çalış, memur ol” zihniyeti vardı. Aslında benim açımdan da aynı durum söz konusuydu. Anestezi uzmanlığını kazandım ama gitmedim. O dönemde liseyi bitirince direkt meslek sahibi olabiliyordunuz. Ama ben anestezi bölümünü kazanmama rağmen spor lisesini tercih ettim.
Aynı zamanda eğitim hayatını anlatır mısın?
Okula Amasya’da başladım. Küçüklüğümden beri futbola merakım vardı. Babamla, abimle, mahallede erkeklerle hep futbol oynuyordum. İlkokuldaki hocam sayesinde futbol hikâyem başladı. Okul takımı vardı. Hocam beni bu takımda onamam için üç sene boyunca ailemden istedi. Teneffüslerde babam bazen gelir görürdü. Hoca her gördüğünde ailemi sıkıştırırdı, “Kızınızı verin artık” diye. Babam üç senenin sonunda, “Tamam gelsin” dedi. Mustafa Demir Hocamız okul takımını kurdu. Yeşilırmak İlköğretim Okulu… Üç senenin sonunda beni takıma aldı Mustafa Hoca. Mustafa Hoca, Millî Takım’daki antrenörümüz Hilal Başkol Hocamızın da öğretmeni. Onu keşfeden ve takıma alan da Mustafa Hoca… Üç senenin sonunda Hilal Hocam yükselince ailem de benim okul takımında oynamamı kabul etti. Ama kulüp takımına göndermediler. İlk başladığım sene Necla Güngör Kıragası Hocam beni izlemeye Amasya’ya kadar geldi. İlk başladığımda çabuk parlamış ve farklı bir yetenek olduğumu göstermiştim. Necla Hocam da beni ilk senemde keşfetti ve U15 Millî Takımı’nın kampına davet etti. O zaman komik bir durum da oldu. Ben okul takımına gidiyorum zannediyorum ama meğer kulüp takımı da kurulmuş. Oraya da gidiyormuşum. Ne ailemin, ne benim haberim var… Deplasmana gidince öğrendik. Tokat’a gidiyoruz, Erbaa’ya gidiyoruz. Babam da, “Kızım sen nereye gidiyorsun?” deyince öğrendik. Takımın adı da Amasya Eğitim Spor’du. Meğer iki takımda da forma giyiyormuşum. Bu şekilde başlangıcım oldu. 13 yaşındayım o zaman ve U15 Millî Takımı’na da o yaşta davet edilmiştim.
İlk Millî Takım kampını hatırlıyor musun? Nasıl bir duyguydu millî oyuncu olmak?
İlk kampım Belarus maçının kampıydı. Ailem bu kadar ilerleyeceğimi tahmin etmiyordu. Ama ben spor lisesine kadar taşıdım işi… İlk kampım Belarus’tu ve yurt dışına çıktım o yaşta. “Ne oluyor İlayda, sen derslerine dön” dediler. Ama derslerimde de futbolda da başarılıydım. Okul takımlarında birinci oluyorduk. Yıldızlarda birinci oluyorduk. Amasya’da Türkiye Birincisi oluyorduk. Hep başarı geliyordu. Sürekli yukarı doğru gidiyordum. Babam da gurur duyuyordu. Destek olmaya başladılar. Ön yargıları yıkıldı. Millî Takım kariyerim de böyle devam etti zaten. Her kategoride oynadım. Sonra da devamı geldi. Spor lisesinden mezun oldum. Orada da şampiyon olup dünya şampiyonasına gittim. Amasya Spor Lisesi ile iki kez Dünya Şampiyonası’na gittik. Futbolda Guatemala’ya, futsalda da Hırvatistan’a gittik. Dünya Liseler Arası Futbol Şampiyonası için Guatemala’ya gidişimiz çok değişikti. Henüz Lise 1’de dünyanın hiç bilmediğimiz bir yerindeydik.
Amasya’dan Guatemala’ya gitmek çok farklı bir macera. Bu seyahat senin hayatına nasıl bir vizyon kattı?
Aslında ben o yaşa kadar yurt dışına gitmeye başlamıştım, ailem de alışmıştı. Ama Guatemala çok başka bir seviye tabiî. Benim oraya gitme hayalini kurma sebebim takım arkadaşlarımdı. Onların arasında üniversite puanı az olup atanma şansı düşük olanlar vardı. Ben zaten millî olmuştum ama olmayan arkadaşlarım vardı. Çok sevdiğim kişilerdi. Futbola başladığım arkadaşlarımla birlikte spor lisesine devam etmiştim. Ben bir hak kazanmıştım, onlar da kazansın diye çok mücadele ettim. En iyi oyuncular arasına seçilmiştim Türkiye’de… Guatemala’nın ne kadar ciddi bir seviye olduğunu bilmiyordum. Oraya gittiğimizde çok küçüktük. İlk maçımız Guatemala ileydi. Tribünler tıklım tıklımdı. Arkadaşlarımın sesini duyamıyordum. Asla susmuyorlardı. Taraftarları çok ateşliydi. Hayatımda ilk kez böyle bir ortamı yaşıyordum. Sonrasında Millî Takım kategorilerinde devam ettim. Üniversite boyutuna geldik. BESYO okumak zorundaydım. Amasya’da takımı Süper Lig’e çıkarttık ama artık takımımı değiştirmek zorundaydım. Çok maddî düşünmüyorduk o dönemde. Ama maddiyat da önemli hâle geldi. İstanbul’dan isteyen takımlar vardı. Beşiktaş’a gitmek istedim. Marmara Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi’ni kazandım.
Beşiktaş’ta ne kadar oynadın?
Bir sezon Beşiktaş’ta oynadım. Oradan Ataşehir’e geçtim. Ataşehir’de en üst ligin şampiyonu olduk. Devamında bir süre Kireçburnu’nda oynadım. Sonra tekrar Ataşehir’e döndüm. Üst sıralara oynadık hep. Sonra pandemi geldi. ALG takımı beni istiyordu. ALG, pandemide şampiyon oldu. Lig yarıda kalınca şampiyon ilân edildi. ALG ile Şampiyonlar Ligi’nde oynadım. Orada gol de attım. Üç sezonumu geçirdiğim ALG’de son sezonumda bir şampiyonluk daha yaşadım. Ardından Galatasaray’a geçtim. Galatasaray’da bir sene oynadıktan sonra Fenerbahçe’ye transfer oldum ve şu an buradayım.
Kadın futbolundaki hızlı gelişim dönemini baştan sona yaşadın. Bu gelişimi nasıl değerlendiriyorsun?
Krampon alamayacak durumda olan arkadaşlarımız vardı. Krampon yoktu… Kimse alamıyordu. O durumdan şimdi Fenerbahçe’de oynamak çok farklı bir seviye… Büyük takımların da kadın futboluna girmesiyle gelişim hızlandı. Çok büyük ses getirdi. Daha çok oyuncu futbola teşvik edilmiş oldu. Gelişim gözle görülür gerçekten. Daha da ilerisi gözüküyor. Millî Takım seviyesinde de başarılar gelmeye başladı. Gelişim başarıyı, başarı da gelişimi tetikliyor. Kendi açımdan çok değiştiğimi düşünüyorum. Daha da olgunlaştım. İş ciddiye bindikçe, kazancına saygı duydukça ona göre yaşamaya başladım diyebilirim.
Millî Takım büyük bir sıçrama yaptı. Gol yemeden altıda altı ile B Ligi’ne yükseldi. Millî Takım’ın hızına ne diyorsun?
Kadın Millî Takımlarda bu bir ilk… Bu başarının içinde olmak bana çok gurur veriyor. Necla Hocam ve ekibi çok emek veriyor. Bu emeklerin karşılığını vermek için elimizden gelen her şeyi gösteriyoruz. Şimdi B Ligi’ndeyiz. Aynı hırs ve azimle devam ediyoruz. Sadece Millî Takım olarak da bakmamak lâzım aslında. Liglerimize gelelim; antrenman kalitesinin artması gerekiyor. Bu sene inanılmaz bir lig oynuyoruz. Herkes çok yoğun. En alttaki takım, en üstteki takımı yenebiliyor. Psikolojik savaş veriyoruz ve inanılmaz bir fiziksel kuvvet de sergiliyoruz. Her takım Galatasaray, Fenerbahçe, Fomget, Beşiktaş gibi olursa B Ligi’nde inanılmaz bir performans sergileriz. Kadın futbolu, Türkiye’de ilk kez bu şekilde yoğunluk yaşıyor. Antrenman programları daha da yukarı çıktığında, sponsorlar arttığında kadın futbolu daha da yukarı gidecektir.
U19’da iki oyuncuya röportajlarımda, “Ne zorluklar yaşadınız?” diye bir soru sordum. “Biz zorluk görmedik. Tesislerimiz, her şeyimiz mükemmel” dediler. Bu çok sevindirici bir durum.
Evet, gerçekten de çok sevindirici bir gelişme bu. Bizim takımımızda küçük bir oyuncumuz var. Bizimle antrenmanlara çıkıyor ama hata yapmaktan çok korkuyor. Ona, “Hayır… Hata yap ama öğren. Kendini geliştir” diyoruz. Ben futbola başladıktan kaç sene sonra fitness ile tanıştım. Ben onun yaşındayken fitness yapsaydım daha başka yerdeydim. Sahip oldukları imkanların kıymetini bilmeleri gerekiyor. Ben yaşadığım için sürekli gençleri uyarıyorum.
Senin söylediğini bana onlar da söyledi. “Ablalarımız bize çok yardımcı oluyorlar. Her konuda bizi uyarıyorlar” dediler. Kadınlar, yaşça küçük oyunculara daha öğretici davranıyor galiba.
Çünkü kadın futbolu sınırlı… Biz çektik, biliyoruz… Onların çekmesini istemiyoruz. Benim şurada oynayabileceğim en fazla 10 sene… Benden sonra gelecek çocuk zaten o çocuk olacak. Bu serüvenin daha iyi yere gelebilmesi için o yaşta çocuğun fitnessa giriyor olması ve bu tesise sahip olması gerçekten çok önemli… Bu yüzden onlara sürekli uyarı vermek durumundayız. “Hadi bırakma” demek zorundayız. Farkındalığı oluşturmak zorundayız. Bu yüzden yaşça küçük kardeşlerimizle sürekli konuşuyor, onlara tavsiyelerde bulunuyoruz.
Hayallerin ve hedefler neler?
Şu an kariyerimin tepe noktasındayım. Hayalimde profesyonel bir imza atmak var. ABD hayalim var. Onun için çabalıyorum. Belki önümüzdeki senelerde sürpriz olabilir. Bu sezonu bitirdiğimizde bunun üzerine yoğunlaşacağım. İngilizcemi ileri seviyeye çıkartmaya çalışıyorum. Onun dışında da fiziksel olarak ekstra çalışmalar yapıyorum. Öğretmenliğe daha başvurmadım. Önce futbolu yaşamak istiyorum.
Kendine örnek aldığın sporcular var mı?
Ronaldo’yu seviyorum. Çok çalışkan, azimli, sürekli, devamlılığı var. Şu anki yaşına rağmen fiziği inanılmaz… Kendime onu örnek aldığımı söyleyebilirim.
Sana futbolu öğreten ama başlangıçta meslek olarak seçmene de pek sıcak bakmayan babanla bugün neler konuşuyorsun?
Babam benim maç saatimi daha iyi biliyor şu an… Bazen şakasını yapıyorum, “Bana izin vermiyordun” diyorum. Elazığ’da çok ön yargı vardı bu konuda. Ailem şimdi oraya yerleşti. Babaannem, “Bacakların hep yaralı. Bırak artık” derdi. Babam da, “Anne artık söyleme. Bu kız bu işi yapıyor” diyordu. Serüven böyle değişti. Ailem şimdi beni benden daha çok takip ediyor.
Önyargılar gerçekten yıkılıyor. Anadolu şehirlerinde oynanan Kadın Millî Takımı maçlarına inanılmaz bir ilgi vardı. Türk halkının bu ilgisi için ne düşünüyorsun?
Gerçekten de maçlarımızda inanılmaz bir atmosfer var. Bize harika duygular yaşattılar. Herkesin emeklerine sağlık. Çok teşekkür ediyorum. Bizim için de bir ilkti. İlk kez bu kadar dolu tribünlerin önünde oynadık. İnşallah devamı gelir. Türk insanındaki o aidiyet hissine gerçekten çok hayranım. Bizi çok sahipleniyorlar. Anadolu insanı ekstra sahipleniyor. Çok mutlu ediyorlar bizi, sağ olsunlar.